Tecrübeli bir avukat da olsanız, Anayasa Mahkemesinine bireysel başvuru yapmak için yardıma ihtiyacınız var. Anayasa Mahkemesinde doğru şekilde tartışılmayan iddiaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde ele alınması mümkün olmadığından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru için de yardıma ihtiyacınız olduğu kesin. Hukukçular kesin önermelerden bu kadar çok kaçınırken, nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorum? Tabi ki istatistikler. Bunu ben söylemiyorum, düzenli aralıklarla paylaştıkları verilerle mahkemeler söylüyor. Buyrun ilk grafiğimizle başlayalım. Ama öncesinde Bireysel Başvuru kanun yolunu kısaca hatırlamakta fayda var.
Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla başvurabileceği bir hak arama yoludur. Bir veya birden fazla anayasal hakkınızın ihlal edildiği iddiası ile başvuruda bulunabilirsiniz.
Bireysel başvuru, mevzuatta belirtilen şartlara uygun biçimde ve bireysel başvuru formu kullanılarak resmî dilde yapılır. Bireysel başvuru formunun nasıl doldurulacağına dair Anayasa Mahkemesinin web sitesinde ayrıntılı kılavuz yer almaktadır.
Anayasa Mahkemesinin internet sitesinde yer almaktadır. Linke tıklayarak erişebilirsiniz.
Anayasa Mahkemesine doğrudan müracaatla ya da mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla başvuru yapılabilir. Ölmüş birisi adına bireysel başvuru yapmak mümkün değildir. Başvuru yapıldıktan sonra hayatını kaybeden yakınınıza ait bireysel başvuruyu devam ettirebilirsiniz. Avukatınız sizin adınıza bireysel başvuru yapabilir.
Bireysel başvurular harca tabidir. Harç miktarı her yıl başında yeniden belirlenmektedir.
Başvurucunun adli yardım talebini başvuru formunda açıkça dile getirmesi gerekir. Başvurucu ayrıca, yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri formuna eklemelidir.
Bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Bireysel başvuru öncesi tüketilmesi gereken kanun yolları var ise, öncelike bu kanun yollarının tüketilmesi gerekmektedir.
Başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması halinde temel hakların korunması için zorunlu görülen tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verilebilir. Acil olarak değerlendirilmesini talep ettiğiniz bireysel başvurularınızı doğrudan mahkemeye ACİL kaydı ile yapabilirsiniz.
Yukarıdaki grafik Anayasa Mahkemesinin zaman bakımında yetkisinin başladığı 2012 yılından bu zamana kadar kabul edilemezlik kararı verilen dosya sayısını göstermektedir. (Diğer yıllık verilere bu linkten erişebilirsiniz.) Görüldüğü üzere neredeyse %95 oranında başvuru esasa geçilmeden geri çevrilmektedir. Peki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde durum nasıl?
Yukarıdaki veriler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular sonucunda verilen karar sayılarını ve sonuçlarını göstermektedir. (Diğer yıllık verilere bu linkten erişebilirsiniz.) Sonuç farklı değil. Bu kadar yüksek oranda geri çevrilen başvuru için birçok neden ileri sürülebilir. Neler söylenebilir?
Konu bakımından yetkisizlik, süre aşımı, kanun yolunun tüketilmemesi ve kabul edilmezlik ile sonuçlanan bir süreç. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapabilmek için 30 günlük yasal süremiz var – tüketilmesi gereken son kanun yoluna ait kararın tebliğinden itibaren. Bu belki de karşılanması gereken kriterlerin en kolayı. Peki o zaman, sorunumuz ne?
En çok dile getirilenden başlayalım. Mahkemelerin ağır iş yükleri nedeniyle başvuruları geri çevirme eğiliminde oldukları söylenir. Evet, bir kısım uygulamalar bu tezi doğrular niteliktedir. Örnek olarak; Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılama açısından pilot karar ekinde onlarca dosyayı karara bağlaması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aynı şekilde pilot dosya üzerinden karar vermesi ve taraf ülkelerin yeni kanun yolları ihdas etmelerinin (zarar tazmin komisyonları gibi) tavsiye edilmesi.
Hepimiz şu konuda hemfikirizdir. Bu ağır ve olumsuz istatistikleri sadece ağır iş yükü ile açıklamak kolaya kaçmak olacaktır. Her iki mahkemenin ‘son çare’ olarak etkili bir kanun yolu olduğu ve de iyi kaleme alınmış, doğru strateije ile mahkemeye sunulmuş birçok davanın başarılı şekilde sonuçlandığı gözetildiğinde, bireysel başvuru gibi teknik bir kanun yolunu iyi işletemediğimiz sonucuna varmak abartılı olmaz. Kabul ediyorum, hukukçular açısından pek kondurulabilir bir sonuç değil.
Gelin mahkemenin şu kararına bir bakalım;
Bu bağlamda ileri sürdüğü ihlal iddialarını temellendiremediği durumlarda başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmektedir. (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021, §)
Mahkemenin yakın zamanda verdiği bu karar bize bazı ipuçları veriyor. Öncelikle, başvurunun bir bütün olarak ele alınması, sürece bir bütün olarak bakılması ve doğru strateji geliştilmesi gerektiğini salık veriyor. Tam da yukarıda değindiğimiz gibi. Müvekkilin dosyası ilk alındığından itibaren en son hamle gözetilerek hareket edilmesi. Peki, başka?
Yukarıdaki istatistiki veriler anayasal hakların ihlal sayılarına göre dağılımını göstermektedir. Yukarıdaki grafikte sıralanan anayasal haklara ilişkin verilen ihlal kararları incelendiğinde, bu anayasal haklardan yalnızca bir kısmının diğerlerine nazaran öncelikle ele alındığını, birçok anayasal hak açısından karar dahi verilmediğini görebiliriz. Anayasa Mahkemesinin çokca ele aldığı ve kapsama dahil etme eğiliminde olduğu anayasal hakları şu şekilde sıralayabiliriz;
Aşağıda sıralanan diğer hakların ise istisnai olarak ele alındığı, ya hiç karar verilmediğini yada sınırlı sayıda inceleme yapıldığını söyleyebiliriz;
Yukarıdaki anayasal haklar uyarınca sunulan veriler, hakkın seçiminden başlayarak doğru strateji geliştirilmesi gerektiğini açıkça göstermektedir. Altını çizdiğimiz üzere, iş yükü bir sebep olsa da, bireysel başvurunun teknik bir başvuru olması ve hukukçuların bu teknik detaylara hakim olmaması, önemine atıf yapılan stratejinin öğrenilmediğini ya da geliştirilmediğini bize göstermektedir.
Anayasa Mahkemesi kararlarının ne denli etkili bir kanun yolu olduğunu tekraren vurgularsak, işin önemini ve eksikliğimizi görmek adına iyi bir düşünme tarzı geliştirebiliriz. Kesinleşen bir hükmün icrasını durdurmaya ve oluşan zararın tazminine karar vermekle yetkili merci Anayasa Mahkemesidir. Buyrun, mahkemenin son kararlarından birisini inceleyelim;
Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı, yapılması gerekenleri ve ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak merciin belirlenmesini kapsar. (Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §)
Fazla söze gerek yok sanırım. Mahkemenin kararı bir süper güç olarak orada duruyor. Citius, Altius, Fortius…
Anayasa Mahkemesi, kararları ile aşağıdaki şekil ve yöntemlerle etkili bir çözüm (son çare) sunmaktadır;
İç hukukta bu denli etkili bir kanun yolunun doğru şekilde işletilememesi ciddiyetle ele alınması gerekli bir konudur. Kamu makamlarının bu yönde yürüttüğü projeler olduğunu görüyoruz. (Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Ortak Projesi gibi) Ancak, hukukçular açısından atılması gereken bireysel adımlar olduğu muhakkak.
Ve o adımı mecburen atıyoruz. Biraz hızlı gidiyor olabiliriz. Lütfen uyarın. Teknoloji ve otomasyon çağına hoşgeldiniz. Pandemi sonrası hukukçuları neler bekliyor, dilerseniz bu makalemize bir göz atın. Hukuk teknolojisi inanılmaz bir hızla rakiplerini geride bırakıyor. Hukukçuların aşırı muhafazakar tutumları pandemi öncesine kadar önleyici bir rol oynadı ve teknoloji diğer alanlardaki devrimci gelişimini hukuk endüstrisinde gösteremedi. Tutuculukta sınırlarımızı mı zorlayacağız, tabularımızı mı yıkacağız? Eskiler devam derken yeniler yeter diyor muhtemelen. Bu soruların cevabını sizce hangi kuşak verecek?
Karamsar bir tablo ile yazıyı bitirmeyeceğim. Baroların, üniversitelerin, kamu otoritelerinin girişimleri ve eğitimleri dışında, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları mahkemesine etkili ve doğru bireysel başvuru yapabilmek adına hukukçulara yönelik geliştirilen akıllı otomasyon sistemleri olduğunu duyurmaktan memnuniyet duyuyorum. Detaylarını çok yakın bir zamanda sizlere buradan duyuruyor olacağım.
Ve bitirirken, birçok defa söylediğimiz gibi; hukuk kariyerinin geleceğini görmek isterseniz, değişim iradesine sahip profesyonelleri izleyin.
Salih Tarhan
Salih Tarhan İstanbul Hukuk Fakültesi ve UCONN Law mezunudur. Ceza Hukuku ve İnsan Hakları Hukuku alanlarında uzun yıllar çalışmıştır. Halihazırda, girişimci şirketlerin uluslararası operasyonlarında danışmanlık yapmaktadır. Hukuk teknolojileri ve hukuk innovasyon konularında girişimleri mevcuttur. Diğer yazıları okumak için tıklayınız.