Bu makalede, hukuk endüstrisine getirdiği değişiklikler ışığında avukatlar ve hukuk firmaları için yapay zekanın geleceği incelenecektir. Bölüm I, yapay zekanın yüz tanımadan tıbbi teşhise ve çeviri hizmetlerine kadar sıradan yaşamda zaten kullanımda olan bazı görünümlerini kısaca açıklar. Bölüm II, yapay zekanın altı ana alanda yasal hizmet sunmanın ne anlama geldiğini ve bu alanları nasıl dönüştürdüğünü açıklar – dava incelemesi; uzmanlık otomasyonu; yasal araştırma; sözleşme analitiği; sözleşme ve dava dokümanı üretimi; ve tahmine dayalı analitik. Bölüm III, yapay zeka odaklı yasal hizmet sağlayıcılarının – genellikle avukat olmayan yasal servis sağlayıcıları – müşterilerin taleplerini nasıl değiştirdiğini araştırıyor. Bölüm III ayrıca, tüm bu değişikliklerin bireysel olarak avukatların gelecekteki rolü için etkilerini tartışıyor ve müşterilerin avukatlara hangi konularda ihtiyaç duyacaklarına odaklanıyor: bütüncül algıya sahip olma yani muhakeme, empati, yaratıcılık ve uyarlanabilirlik ? Buna karşılık bu bölüm, bu değişikliklerin hukuk firmalarının büyüklüğü, şekli, kompozisyonu ve ekonomik modeli için ne anlama geleceğini ve bu değişikliklerin hukuk eğitimi ve avukat eğitimi üzerindeki etkilerini inceliyor. Bölüm IV, yasal hizmetlerin sağlanmasında yapay zekanın kullanılmasıyla gündeme gelen temel yasal, etik, mevzuat ve risk yönetimi konularını tanımlar. Son olarak, Bölüm V’de, hukuk firmaları dışındaki yapay zeka tabanlı hizmetlerin olası sağlayıcılarının kim olacağını inceler – yasal yayıncılar, büyük muhasebe firmaları ve girişim sermayesi tarafından finanse edilen işletmeler.
Bildiğimiz hukuk firmaları torunlarımız yetişkinken hala var olacak mı? Bu makale, yapay zekanın hukuk hizmetleri evrenine getirdiği olağanüstü değişiklikler ışığında avukatlar ve hukuk firmaları için gelecek hakkında bir tartışma başlatmayı amaçlamaktadır. Makale, gündeme gelen konuların daha kapsayıcı ele alınması için tasarlanmıştır ve odak noktası; yapay zekanın yükselişinin bir sonucu olarak mesleki temel soruları ve sorunları belirlemektir.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki şirketlerin geleneksel hukuk firmalarına yaptığı yasal harcamalar yıldan yıla sabit kalırken, kurum içi hukuk departmanlarına ve diğer yasal hizmet sağlayıcılarına yapılan harcamalar hızla artıyor. Hem kurum avukatları hem de bu yeni yasal hizmet sağlayıcıları (ve sınırlı ölçüde hukuk firmaları) yapay zekayı; müşterilerin verilerini bir araya getirme, performans ve ödeme metrikleri oluşturma ve geleneksel olarak müvekkillerine tavsiye verme, yönetme ve kontrol etme amacıyla kullanıyorlar.
Bölüm I, yapay zekanın ne olduğunu ve sorunları çözmek ve müşterilere fayda sağlayan çözümler sunmak için nasıl uygulanabileceğini kısaca açıklayacaktır. Bölüm II de, çok sayıda (esasen daha genç) avukatın etkili şekilde halihazırda kullanmakta olduğu ve geliştirilmeye devam eden farklı yapay zeka platformlarını gözden geçirilecektir. Bölüm III, yapay zekanın hem avukatların gelecekteki rolünü hem de yapay zekanın hukuk firmalarının olası yapısı ve bileşimi üzerindeki etkilerini nasıl etkileyeceğini değerlendirecektir. Bu bölümde ayrıca, bu değişikliklerin hukuk firmalarının işe alım ihtiyaçlarını, kullanacakları işe alım modellerini nasıl etkileyeceği ve hukukun bir meslek olarak ayakta kalması durumunda hem mesleğe giriş öncesi hem de meslek içi hukuk eğitiminin nasıl değişmesi gerekeceği incelenecektir. Bölüm IV, bugün hukuk firmalarının müşterilerine yapay zeka platformlarını veya çözümlerini tanıttıklarında veya sağladıklarında karşılaştıkları etik, yasal, düzenleyici ve risk yönetimi sorunlarını tartışacaktır. Son olarak, Bölüm V, hem profesyonel hem de başka bir şekilde (yapay zeka çözümleri geliştiricileri dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere) diğer hizmet sağlayıcıların avukatların ve hukuk firmalarının yerini almalarını sağlayacak ekonomik ve pazar avantajlarına sahip olup olmadığı değerlendirilecektir.
Ne işe yarar?
Sorduğumuz şeyleri (bazıları) yapar – örneğin, Alexa.
Yüz tanıma yapar – örneğin Apple’ın yüz kimliği yazılımı.
Çevirir – örneğin, Google Çeviri.
Tıbbi tanılar (çok doğru) yapar – örneğin cilt kanserlerini tanımlamak için kullanımı.
Oyunları kazanır – örneğin, GO.
Yapay zeka tamamen çeşitli çıkarımlarla ilgilidir; mantıksal, istatistiksel ve her ikisinin birleşimi. Ve merak ediyorsanız, istatistiksel çıkarım çok üst düzey matematiğe dayanmaktadır. Ancak kodlama yapabilmek veya bu becerileri öğrenmek için temel matematiği anlamak gerekli değildir. “Sıradan bir kişi bir saniyeden daha az bir sürede zihinsel bir görev yapabiliyorsa, muhtemelen şimdi veya yakın gelecekte yapay zekayı kullanarak otomatikleştirebileceğiz.”
2000 ve 2017 yılları arasında teknoloji dünyasında aynı anda üç kritik şey oldu: (1) bilgisayar işlem gücü 103’ten 107’ye yükseldi; (2) veri depolama maliyeti GB başına 12,4 USD’den GB başına 0,004 USD’ye düşürüldü; ve (3) astronomik olarak büyük veri büyümesi oldu. Başka bir deyişle, artık öğrenmeyle meşgul olmak için bilgisayar gücünden yararlanmanın kolay olduğu bir çağdayız; ucuz ve öğrenilecek çok miktarda veri var.
Genel olarak, yapay zekanın şu anda yasal arenada kullanılmasının altı yolu vardır: (1) e-tarama; (2) uzmanlık otomasyonu; (3) yasal araştırma; (4) belge yönetimi; (5) sözleşme ve dava dokümanı analitiği ve üretimi; ve (6) tahmine dayalı analitik.
Bu, yapay zekanın hukuktaki ilk kullanımıydı ve oldukça iyi kurulmuştu. Özünde e-tarama, çok sayıda belgenin düşük maliyetle ve istenilen arama kriterleriyle avukat veya stajyerler tarafından doğru bir şekilde tanımlanmasını sağlayan bir yazılımdır.
Bu, müvekkillerin önceleri avukatla etkileşim gerektiren konularda yazılımları kullanarak sorulara yanıt bulmalarını sağlayan ve yasal bilginin metalaştırılmasını sağlayan sistemdir. Örnekler olarak; bireylerin bir veraset belgesi hazırlamalarını sağlayan veya şirketlerin çalışanlarının iş hukuku kaynaklı sorularına yanıt vermek için kullandığı yazılımlar verilebilir. Bir başka örnek; bir fabrika yöneticisi şirketin hukuk departmanı veya kurum avukatı ile konuşmaya gerek kalmadan, yazılıma hamile bir çalışanın işten ayrılma haklarının ne olduğunu sorabilir. Buna ek olarak, avukat tutacak kaynaklara sahip olmayan bireylerin adalete erişimini artırmak için giderek daha fazla geliştirilen yazılımlardır. Bu araçlar arasında tahliye davaları veya trafik davaları gibi bireylere taslak hazırlama imkanı veren araçlar yer alıyor.
LexisNexis veya Westlaw gibi yayıncılık şirketleri, birden fazla yargı alanındaki yasalar ve düzenlemeler de dahil olmak üzere büyük bilgi veritabanlarına sahipler. Müşterilerin (veya avukatların) önceleri çok uzun süren ve pahalıya mal olan (pahalı ve muhtemelen daha az doğru) araştırmaları daha kolay ve doğru şekilde yapmalarını sağlayan yazılım paketleri geliştirdiler. Hatta bazıları, yazılımı kullanarak soruları yanıtlama ve çözümleri doğrudan müşterilerin hukuk departmanlarına göndermek gibi hizmetler sunmaktadır.
Şirketler tutarlılık ve işlerlik için sözleşmeler ve benzeri on binlerce belgeye sahiptir. Bir örnek 2017 yılında JP Morgan tarafından kamuoyuna açıklandı. Bloomberg.com başlığı şöyleydi: “JP Morgan yazılımı, 360.000 saat süreni saniyeler içinde yapıyor.” Artificial Lawyer web sitesini takip eden okuyucular, şirketlerin benzer sonuçları elde etmelerine yardımcı olmak için tasarlanmış yeni yazılım paketlerini, günlük duyurular içinde dahi görebilirler.
Avukatların büyük veritabanlarını kullanarak hem ticari işlem hem de dava alanlarında tutarlı, uygun ve güncel belgeler hazırlamalarına yardımcı olan çok sayıda yapay zeka aracı var. Buna ek olarak, hukuk firmalarına ve şirketlere özel ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş kendi analiz programlarını oluşturmaları için araç kitleri sağlayan ve büyüyen bir yapay zeka sağlayıcısı grubu da mevcut.
Bu kategoriye uyan iki ana yapay zeka aracı vardır. Bunlardan ilki, belirli bir alandaki tüm kararları analiz ederek, atanan yargıç gibi faktörleri de dahil etmek suretiyle olası sonuçların bir tahminini sağlayan araçlardır. Bu imkan Fransız mahkemelerinde yasaklanmıştır. (uzun vadede, deniz kıyısında duran ve gelgitin dönmesini emreden İngiliz kralının (Canute) kararı kadar bu yasağın başarılı olma olasılığı var).
Şu anda pazarda en az dört adet bulunan diğer analiz türü, belirli bir yasal araştırmayı veya mahkemeye sunulan talebi gözden geçirerek eksik olan hususları belirlemektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu araçlardan biri hakimlere ücretsiz sunulmaktadır. Bu durum; avukatların böyle bir aracı kullanmamasının yasal sorumluluklarını doğrup doğurmayacağı sorusunu gündeme getirmektedir.
Bu yeni araçların gelmesiyle ortaya çıkan iki temel soru şunlardır: (1) müvekkillerin sorunlarına çözümleri kim sağlayacak ve bu sorunun devamı olarak, avukatın bu çözümleri sağlamadaki rolü ne olacaktır; ve (2) bu soruların cevapları hukuk firmalarının kompozisyonunu, yapısını ve ekonomisini nasıl etkileyecektir?
Thomson Reuters ve hukukçu Adam Smith’e göre; 2018’de Abd’de, şirketlerin hem dış hukuk firmalarından hem de iç hukuk departmanlarından yasal çözümlere yaptığı harcamalar 2017 ve 2027 yılları arasında azalırken, alternatif yasal servis sağlayıcılarına (yani, temel olarak yapay zeka tabanlı çözümlerin sağlayıcılarına) yapılan harcamalar en az yedi kat artacak. (2017’de tahmini 12 Milyar dolardan 2027’de 85 Milyar Dolara) Zion Market Research tarafından 2019 yılında yayınlanan bir başka pazar araştırması raporu, küresel çaptaki hukuk yapay zeka pazarının 2019 ve 2026 yılları arasında yıllık % 35,9 seviyesinde büyüyeceğini göstermektedir.
Bu yeni durumda bireysel avukatların rolü için bu ne anlama geliyor? Belki de en iyi cevap; yukarıda değindiğimiz JP Morgan’ın 2017’de yayınladığı rapordur. Çoğunlukla avukatlar tarafından yapılan angarya işler yok olacak ve ileride tamamen ortadan kalkacak. Bu, yapay zekanın sadece belge yönetimi değil, yukarıda açıklandığı gibi çözümler sağladığı tüm alanlarda geçerlidir. Bununla birlikte, hukuk mesleğinin gelecekteki varlığıyla ilgili karamsarlığın aksine, avukatların hala yerine getirmeleri gereken hayati roller olacaktır – ancak bu roller geçmişte olduğundan farklı ve daha seçkin olacaktır.
Geleceğin avukatları, mevcut yapay zeka teknolojilerinin yol açtığı belirli sorunlara veriye dayalı çözümler üretmenin yanısıra yapay zekanın çözüm üretemediği dört temel alan üzerine odaklanmalıdır; bu işlevler şunlardır: muhakeme, empati, yaratıcılık ve uyarlanabilirlik. Başka bir deyişle avukatlar çözümün son halkası olacaklardır – bu insan işlevlerinin yapay zeka araçlarının çıktısına uygulanması anlamına gelir.
Basit bir örnek vermek gerekirse: tahmine dayalı bir analiz aracının kullanıcıya belirlenmiş şartlarda belirli bir hakim önünde başarılı bir sonuç olasılığının % 60 olduğunu söylediğini varsayalım. Bu tahmin aslında avukata veya müvekkile gerçekte ne yapması gerektiğini, yani devam edip etmeyeceğini söylemez. Bu, bir avukatın müvekkile tavsiyede bulunmak için kendi muhakemesini kullanmasını, avukatın müşterinin ihtiyaçlarını (empati) ve hangi yolu seçeceğini anlamasını gerektirir.
Bu soru özellikle kapsamlı bir incelemeyi hak ediyor. Burada, yapay zeka çözümlerinin yasal hizmetlere uygulanmasıyla ortaya çıkan değişikliklerin olası etkilerini özetleyebiliriz. Değişiklikler en çok üç alana odaklanacaktır: (1) gelecek nesil avukatların eğitimi ve nitelikleri (ve bu eğitimin nerede gerçekleşeceği); (2) hukuk firmalarının bileşimi ve yapısı; ve (3) hukuk bürolarının ekonomisi.
Geleceğin avukatlarının “kod” yazabilmeleri gerekmeyecek, ancak müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamak için yapay zeka çözümlerini nasıl belirleyecekleri ve kullanacakları hakkında kesin ve sürekli bir anlayışa ihtiyaçları olacak. Özellikle bireysel yapay zeka çözümlerinin yeterliliği veya etkinliği için derecelendirme/ölçme sistemi olmadığı göz önüne alındığında (yapay zeka kaynaklı yasal hizmet çözümlerinin etik sonuçlarıyla ilgili aşağıdaki bölüme bakın) gelecekteki avukatların belirli çözümlerin göreceli güçlü ve zayıf yönlerini nasıl değerlendirebileceklerini bilmeleri gerekecektir. Bu doğrultuda, Londra merkezli küresel firma Linklaters yakın zamanda avukatlar için özel bir uygulama oluşturacağını duyurdu. Ayrıca, O’Melveny & Myers yakın zamanda bir ortak partner pozisyonu için başvurucuların takım oluşturma (yani empati) becerilerini test etmeye yönelik tasarlanmış, yapay zeka tabanlı bir çevrimiçi bilgisayar oyununa katılmaları gerektiğini açıkladı.
Avukatlar bu yeni dünyada hayatta kalmak için ihtiyaç duyacakları eğitimi nerede ve ne zaman alacaklar? Az sayıda hukuk fakültesi çeşitli teknoloji eğitim programları geliştiriyor ve sunuyor. Ancak şimdilik bu programlar hukuk öğrencilerinin sadece bir kısmına ulaşıyor. Hem bireysel avukatların hem de firmalarının karşılaştığı sorunun ikinci bir bileşeni var: hukuk hizmetlerinin kritik son bileşenini sağlama yeteneği, yani muhakeme. Gelecekteki avukatların bu beceriyi zaman içinde geliştirmeleri ve bunun için hukuk firmalarının uzun süre devam edecek sıkı bir eğitim tedarik etmeleri gerekecek.
Hukuk firmalarının kompozisyonlarını ve yapılarını iki şekilde değiştirmeleri kaçınılmazdır. İlk olarak, artık ihtiyaç duyulmayan hizmetleri yerine getirmek için genç avukat ordularını işe almalarına gerek kalmayacak, bu da angarya olmayacağı ve yeni avukatların tutunamayacağı anlamına gelir. Başka bir deyişle, çok sayıda genç avukatı işe alma ve daha sonra görevine son verme modeli sona erecek. Meslekiçi eğitimin zorlukları sebebiyle, firmaların uzun soluklu çalışabilecekleri yeni nesil avukatları seçebilmek için tasarlanmış çok daha ayrıştırıcı işe alma setleri oluşturulması gerekecek.
İkincisi, gelecek nesli üstün muhakeme yeteneği ile eğitmek için ciddi, uzun vadeli bir program geliştirmeleri gerekecek. Kısacası, gelecekteki hukuk firmasının hiyerarşik yapılarının -hangi büyüklükte ve coğrafi erişime sahipse- piramit değil düz olması gerekecektir. Mevcut firmalardan hangisinin bu şekilde uyum sağlayabileceği konusunda hiçbir tahminde bulunmasak da (ve aşağıda tartışılan ve bu yapısal değişikliklerin gerekli bir sonucu olarak ekonomik değişiklikleri yapmak) geleceğin firmalarının “son karar” yani muhakeme yeteneğine çok daha fazla odaklanmaları muhtemel görünmektedir.
Geçmişin “genel hizmet sağlayan hukuk firması” modeli, farklı beceriler gerektiren ve birden fazla alanda hizmet vermeye çalıştıkları bir modeldi. Ancak bu hizmetlerin giderek daha fazlası yapay zeka çözümleriyle yer değiştirecek ve kaçınılmaz olarak birçok firmanın karlılığının temeli haline gelen modelin yerini alacaktır. Bu genel hizmet sağlayan hukuk firması modelinin öngördüğümuz değişikliklerden nasıl sıyrılabileceğini öngörmek gerçekten zor. Daha da önemlisi, hukuk firmalarının “son karar-muhakeme” sağlayıcıları olarak başarılı olmaları için gereken ekonomik ve finansal değişikliklerdir. İlk olarak, geçmişte hukuk firmalarını karlı kılan çok ortaklı ve her bir ortağın şirket lehine faturalandırılabilir saatlik danışmanlık hizmeti verdiği model yerine, şirketsel faturalandırma modeli uygulanacaktır. Müşterinin istediği ve ihtiyaç duyduğu muhakeme, empati, yaratıcılık ve uyarlanabilirliğin “son karar-muhakeme” hizmetleri olarak sunulduğu modelde, süre değil hizmet ücretlendirilecektir. Firmaların müşterilerin hedeflerini gerçekleştirmek için sundukları muhakeme, empati, yaratıcılık ve uyarlanabilirliğin değerine dayalı bir faturalandırma ve karlılık modeli geliştirmekten başka seçeneği olmayacaktır. Faturalama modellerindeki bu kaçınılmaz değişiklik, yukarıda açıklanan yapısal değişikliklerle daha da artacaktır, yani zamanı faturalandırılabilen bir ortaklar ordusu olmayacaktır. Başka bir deyişle, geleceğin başarılı hukuk firması için faturalandırma ve genel karlılık modeli, ilgili avukatların bu hizmetleri sunma süresiyle çok az veya hiç ilgisi olmayan, “son karar – muhakeme” hizmetlerine müvekkilin verdiği değer açısından tanımlanacaktır. Bu değişiklikler olmaya başladı ve devam ediyor. Büyük kurumsal müşterilere hizmet veren her firmanın çok iyi bildiği gibi, müvekkiler zaten genç avukatların saat ücretlerini ödemede direnç gösteriyor ve alternatif ücret düzenlemeleri giderek daha fazla norm haline geliyor.
Hukuk firmalarının karşılacağı ekonomik değişimlerin ikinci bir bileşeni daha vardır. Hukuk firmaları kurumsal bir yapıdan ziyade bir ortaklık üzerine modellendiği için ortaklara ödeme yapmak için her mali yılın sonunda kârın çoğu mutlaka azalır. Buna karşılık, teknoloji yaratmaya veya yukarıda açıklanan diğer gerekli yapısal değişikliklere yatırım yapmak için çok az sermayeleri kalır. Bu kronik soruna, avukat olmayanların hukuk firmalarına ortak olmalarını önlemek için ABD’de çokca rastlanır. Öte yandan, İngiltere ve Galler’de yürürlükte olan alternatif iş yapıları modeli ve daha önce Avustralya’da uygulanan ve şimdi Kanada’da geliştirilen benzer değişiklikler, daha geniş bir “yasal hizmet ve servis sağlayıcılar” yelpazesinin bir parçası olarak hukuk firmalarının ekonomik geleceğini göstermektedir. Özellikle Utah eyaleti, girişimleri yenilikçi bir şekilde teşvik ederek değişim sürecine başladı ve Kaliforniya yakın zamanda bu değişime açık olduğunu açıkladı.
Avukatlık ile ilgili mevzuat ve mesleki sorumluluk, bu makalede açıklanan yetkinlik, gizlilik, denetim, iletişim başlıklarındaki yükümlülüklere eklenecektir.
Avukatların, herhangi bir yapay zeka çözümünü belirleme ve kullanma konusunda müvekkillerine yardımcı olduklarında temel etik yükümlülüğü yetkinlik görevidir. 2012 yılında Amerikan Barolar Birliği (“ABA”), “teknolojik yetkinlik” yükümlülüğünü, Profesyonel Davranış Model Kurallarına açıkça dahil etti. Birçok eyaletin zaten kendi kuralları mevcut. Avustralya gibi diğer yargı bölgeleri de bu ilkeyi uyguluyor. “Teknolojik yetkinlik”in anlamı ve etkileri yapay zeka çözümlerinin ötesine geçiyor, ancak yapay zeka araçları için birkaç özel etkisi var.
Akademik yazarlar arasında ve genel olarak ticaret belirleyicileri tarafından ele alınmaya başlanan yapay zeka ile ilgili bir konu, yapay zekanın altında yatan algoritmalarda yerleşik veya örtülü önyargı ve şeffaflık eksikliği sorunudur. Örneğin, Michael Kearns ve Aaron Roth’ın Etik Algoritma raporunda; “neredeyse her hafta, algoritmik çarpıklıkların yeni bir raporu ortaya çıkıyor. Son örnekler arasında, siyah hastalar için sistematik olarak daha alt sırlamaya yol açan tıbbi müdahaleleri hedefleme algoritması, “kadın” kelimesini içeren özgeçmişleri eleme aracı ve hasta yüzleri ve isimleriyle eşleşecek şekilde ters mühendislikle tasarlanmış bir dizi anonimleştirilmiş MRI taraması sayılabilir. Kearns ve Roth “algoritmaları denetlemenin daha sistematik ve yasal yollarına ihtiyaç olduğunu öne sürüyor. . . . Etik, algoritma tasarımı dediğimiz şeye dayanmalıdır, bu da … algoritmaların ne tür davranışlardan kaçınmasını istediğimizi (ne için denetleyebileceğimizi bilmemiz için) tasarlamaya dayanır.”
Ayrıca diğer sir sorun da, yapay zeka etkinliğinin bağımsız bir analize tabi tutulmamasdır. Böylece ne avukatlar ne de müvekkiller, birkaç ürün veya hizmetden hangisinin gerçekten vaat edilen sonuçları verdiğini veya belirli bir dizi sorun için hangisinin tercih edilebilir olduğunu kolayca anlayamaz. Uzun vadede, bu tespitlerin yapılmasında ve belirli bir sorun için en uygun çözümün seçilmesinde avukatlar sorumlu olacaktır. Avukatların bu kararları veremedikleri durumlarda, bu hizmeti veren bir çözüm sağlayıcıya en azından erişebilmeleri gerekecektir.
Etik yeterlilik sorununa paralel olarak, yapay zeka araçlarının kullanımı ile ilgili yasal sorumluluk da ortaya çıkar. İki özel sorumluluk sorunu en önde gelir. İlk olarak, avukatlar müvekkil ihtiyaçlarını karşılamak için yapay zeka çözümlerini kullanıp kullanmadıkları konusunda sorumlu olacak mıdır? Yukarıda örneklendiği üzere, hakimin görevi gereği kullanmakla yükümlü olduğu yazılımı avukatın kullanmadığı durumlarda avukatın sorumlu olup olmayacağıdır. Avukatın bu tür bir aracı kullanmaması müvekkil için kötü bir sonuç doğurursa ve sonuç olarak müvekkil zarar görürse, sorumluluğun kabul edilmesi olası görünüyor. Çok daha karmaşık ve çözülmesi zor olan uyuşmazlık ise; kusurlu bir yazılımı müvekkilin yararı için kullanan hukuk firması ile servis sağlayıcı arasındaki sorumluluğun tespiti ile ilgili olacaktır. Açıkçası buna kısmen sözleşme ile karar verilecektir. Ancak yapay zeka sağlayıcısının sözleşmesinde bir sorumsuzluk klozu olduğu ve eyaletlerin mevzuatlarında buna izin verilmediği durumlarda avukatın sorumluluğu ne olacaktır? Ve kusurlu servis sağlayıcısı ile avukat arasında sorumluluk belirlenirken, mahkeme avukatın yazılım konusundaki muhakemesini göz önünde bulundurmalı mıdır?
Avukatların yönetmesi gereken ayrı ve aynı zamanda hayati bir etik görev de, yapay zeka çözümlerinin kullanımının müşteri sırlarını korumak ve avukat-müvekkil mahremiyeti için risk oluşturmamasını sağlamaktır.
ABA Model kuralları ve her Amerikan eyaletinde yürürlükte olan eşdeğer kurallar, avukat veya hukuk firması için yasal hizmetlerin sunulmasıyla bağlantılı olarak üçüncü taraf sağlayıcılar da dahil olmak üzere denetleme görevi oluşturmuştur. (Ayrıca bkz. Avustralya Avukatları Kuralları, 2012) Bu denetleme görevi, avukatların yapay zeka çözümlerinin doğru kullanımını seçmeye ve denetlemeye yetkin olduğunu varsayar. Sadece muhteviyatı ve hukuk bürosu içinde hangi araçların kullanıldığını denetleme görevini değil, hangi üçüncü taraf araçlarının nasıl kullanıldığını da kapsamaktadır. Ve yine, sorumluluk kimde sorusu ortaya çıkıyor: hukuk bürosu servis sağlayıcıyı uygun şekilde seçti mi ve çözümün kullanımını avukatlar mı yönetti?
Zaten diğer görevlere ek olarak, avukatların müvekkillerine hizmetleriyle ilgili önemli konularda bilgi vermeleri açık bir görevdir. Bu görev ABA mevzuatında belirlenmiştir. Diğer eyaletler de benzer kuralları benimsemiştir. Bu nedenle, avukatların yapay zeka kullanımında yetkin olmaları yetmez, aynı zamanda yapay zeka araçlarının seçimi, kullanımı ve denetimi konusunda bilgi sahibi olamaları gerekecektir.
Kanun koyucuların, avukat olmayan alternatif hizmet sağlayıcılarınca sunulan yasal hizmetleri denetlemedeki rolünü bu makale kapsamına almak mümkün görünmüyor. Görüldüğü gibi hızla genişleyen bir faaliyet alanı vede geleneksel avukat ve hukuk firmalarının küçülmesiyle ters orantılı büyümektedir. İngiltere, Galler ve Avustralya bunu zaten kabul etti ve bazı Kanada eyaletleri gibi bir kısım yargı bölgeleri, kurumsal temelli düzenlemeyi kabul etme ve uygulama sürecindeler. Bu yaklaşım, en azından kanun koyucuların sadece geleneksel hukuk firmalarını ve / veya avukatları değil, tüm yasal hizmet sağlayıcılarını denetlemelerini sağlar. Uzun vadede piyasadaki tüm sağlayıcıları düzenleyen bu yaklaşım, tüm yapay zeka tabanlı yasal hizmet sağlayıcıları için uyumluluk standartlarının oluşturulmasında kritik öneme sahip olacaktır.
Yukarıda belirtildiği gibi, yapay zeka araçlarındaki şeffaflık sorunu ve tabiki reklam standartları, yapay zekanın kullanımı arttıkça önem kazanacaktır. Kanun koyucu yalnızca avukatlar tarafından sunulan hizmetleri denetlediğinden, denetim yetkisi dışında kalan yapay zeka çözümleri mağduriyetler yaratacıktır. Alternatif yasal servis sağlayıcıları, avukatların doğrudan katılımı olmadan müvekkillere yasal hizmetler sağlamada artan bir rol oynadığından, bu mevzuat boşluğunun önemi ve etkileri daha da belirgin hale gelecektir.
Yukarıda değinildiği gibi, hukuk firmalarının geleneksel ortaklığa dayalı ekonomi modeli, istisnalar dışında, yenilikçi teknolojik çözümlerin geliştirilmesi için sermaye kullanımına karşıdır. Bu konuda dahi, avukatların ve hukuk firmalarının risk alıcı olmadığı unutulmamalıdır. Tabii ki, ihtiyaçların daha belirgin olduğu durumlarda (risk unsurunun azaltılması için) müvekkillerine fayda sağlamak için yapay zeka tabanlı çözümler geliştiren veya geliştirme sürecinde olan hukuk firmaları da var.
Ancak hukuk firmalarının teknoloji çözümleri için ayırdığı kaynaklar, hukuk firması olmayan girişimcilerin ve risk sermayedarlarının yapay zeka çözümlerine yatırdığı milyarlarca dolar karşısında daha da azalacak. Hukuk firmalarının sermayelerini geleneksel olarak firmadaki avukatlara dağıttıkları, yatırım için kazançlarını korumadıkları -ve bunu yapsalar bile girişim sermayesi modelini risk yatırımı için kullanılmadıkları- göz önüne alındığında, bu kaçınılmazdır.
Yapay zeka yasal çözümlerinin geliştirilmesinde üç grup baskındır. Daha öncede zikredilen gruplardan biri, Thomson Reuters ve Wolters Kluwer gibi yasal yayıncılardır. Avukatlar tarafından her zaman ve doğrudan bir tehdit olarak algılanan ikinci bir grup ise büyük muhasebe firmalarıdır. Her iki grubun da en büyük ve en prestijli hukuk firmalarına göre iki avantajı vardır: sermaye biriktirebilmeleri ve yatırım yapabilmeleri için ortaklık modeli değil kurumsal bir model üzerinde yapılandırılmış olmalarıdır. Ayrıca, bu firmaların yasal hizmetler için küresel pazara açılma hedefleri vardır. Üçüncü grup ise yüksek teknoloji dünyasında girişim sermayesi destekli girişimcilerdir. Bu grup, bu makalede açıklanan tüm kategorilerde en fazla sayıda yapay zeka çözümünün kaynağı olmuştur. İlginçtir ki, bazı çekirdek yatırımcı arasında zaten bir birleşme eğilimi sürüyor. 2019 yılında pazara hakim olmak için bu alandaki ilk oyuncular arasında onlarca birleşme ve satın alma anlaşması açıklandı. Ancak, geleneksel hukuk firmaları ve yapay zeka çözüm sağlayıcıları arasında birkaç ortak girişim olduğu için, hukuk firmaları bu pazardan tamamen ayrılmamıştır. Yine de, risk sermayesinin yükseltilmesi ve uygulanması konusundaki görece yetersizlik ve isteksizlik, geliştirilecek çözümlerin yaratıcıları olarak hukuk firmalarını son sıraya atmaktadır. Gelecek, sermayesini riske atabilecek istekli ve yetenekli girişimcilerin olacaktır. Bu nedenle, avukat olmayan yasal hizmet sağlayıcılarının mevzuat açısından düzenlenmesi ihtiyacı -Bölüm IV’te belirtilen konular – ileriye dönük olarak kritik öneme sahip olacaktır.
Yasal hizmetlerin sunulma biçimindeki kaçınılmaz değişiklikler son on yıldır görünür hale gelmiştir. Covid-19 salgınının bu değişiklik hızını katlaması muhtemeldir. Ekonomik olarak zor durumda olan müvekkiller, büyük hukuk firmalarının saat bazlı faturalandırma modelini daha fazla tartışmaya açacaktır. İç ve dış maliyetleri azaltma baskısı altındaki müvekkiller, hukuk firmalarının sunabileceğinden daha verimli daha hızlı ve daha ucuz sonuçlar elde etmek için yapay zeka çözümlerinin geliştiricilerine ve satıcılarına başvuracaktır. Başka bir deyişle, müvekkiller hukuk firmasının sunduğu hizmeti tercih etmeyeceklerdir. Sonuç olarak hukuk firmaları, özellikle salgın sırasında uzaktan çalışmanın mümkün olması nedeniyle gayrimenkül giderlerini de azaltmak için büyük bir baskı altında olacaktır.
Hukuk firmalarının geleneksel modelleri bu son gelişmelerle başa çıkabilmek için uygun değiller. Bu hızlı değişim dalgasına direnmek için hizmet vermenin yeni yollarını bulmaları ve yeni faturalandırma modellerine geçmeleri, yeni yönetim ve yeni işe alım modelleri üzerinde çalışmaları gerekecektir. Gelecekteki avukatların duygusal zekaya sahip olması ve teknolojinin müvekkillere ulaşmasında nasıl yardımcı olabileceklerini derinlemesine anlamaları gerekecektir. Bu özellikler ve beceriler hukuk fakültesi notlarından daha değerli olmasa da önemlidir. Yasal hizmetlerin sunulması konusunda bir eşik ve kırılma noktasındayız. Eski modellere tutunmaya çalışanlar, muhtemelen, uzun süre hayatta kalamayacaktır.
Anthony E. Davis
Amerika Birleşik Devletleri’nde profesyonel sorumluluk, risk yönetimi alanlarında hukuk firmalarına danışmanlık yapmaktadır. Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ders vermektedir. Hukuk eğitimini Cambridge Üniversitesi’nde, yüksek lisansını New York üniversitesinde tamamlamıştır. 2020 yılının sonunda yayımlanan bu makale, yazarın izni ile Türkçeye çevrilmiş ve paylaşılmıştır. Orjinal metne bu linke tıklayarak ulaşabilirsiniz. Diğer makaleleri okumak için tıklayınız.